20 Mayıs 2016 Cuma

SAMUEL





      ''Babam mı?!
        Doluya koyuyorum almıyor; boşa koyuyorum dolmuyor!...''



        Samuel yani İsmail. Kaçırıldıktan sonra bir cellatın yanına köle olarak veriliyor ve orada cellatlığı öğreniyor. Babasına kızgın olması normal birşey bence. Terkedilmek(!) bir yana daha sonra hiç tanımadığı yerlere esir düşüyor sonuçta. Roman'ın bu bölümünde çok güzel bir çelişki farkettim.
Daha önce de dediğim gibi Yunus'un başına gelenlerin onda biri çoğu kişinin başına geldiğinde küfre yöneliyor. Samuel'de de aynısını gördüm . Bunun bir imtihan olduğunu kabul etmek istemiyor yada zorluklarla başa çıkamayacağı için Allah'ı inkar edip küfre yöneliyor. Burada iki farklı karakter gördüm. Bunu Samuel'in yaşının daha çok küçük olmasına ve ustasından etkilenmesine de bağlıyorum. Ozamanlar on yaşında olduğuna bakarsak Tanrı'yı zekice sorgulaması hoşuma gitti.


                     ''Kovada bir delik olmakla on delik olmak arasında sonuç değişmez''



        Kitapta Samuel bölümlerinin gelmesini dört gözle bekliyordum. En çok eğlendiğim ve bir nefeste okuduğum bölümlerdi. Cellatlık maceraları, babasının aksine imtihanından dolayı Tanrı'yı sorgulaması, ustaası ile olan sohbetleri ve en çok da babasına öfkesi giderek artmasına rağmen içindeki özlemin ve ona kavuşma isteğininde doğru orantılı olarak artması beni Roman'a en çok bağlayan kısımlar oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder